Portakala Batırılan İğne
İstanbul’da Süleymaniye ile Şehzadebaşı arasında kendi ismiyle anılan Vefa semti Vefa Hz.’lerinin türbesinin de bulunduğu yerdir.
Kendi zamanında da büyük şöhreti olan Vefa Hz.leri, devlet adamlarından tutun da ta halkın en aşağı tabakasına kadar herkes, kendisine saygı ve hürmet gösteriyor.
Bir gün saka (sucu) gelip Vefa Hz.’lerinin huzurunda diz çöker, oturur.
Sakanın mahzun ve kederli duruşundan bir sıkıntısı olduğu belli olur.
Vefa Hz.’leri sakaya sorar:
— Evlât bir sıkıntın bir derdin mi var? der.
Saka:
— Yok efendim! Nasıl diyeyim, der;
Vefa Hz.’leri:
— Söyle evlâdım, çekinme, derdini söyle, der.
Saka; utana, sıkıla başını yere eğerek:
— Efendim! der, sizin mahdum (oğlunuz), bizim kırbalara (su, tulumlarına) dadandı (alıştı).
Bugün altıncı kırbayı da çuvaldızla delmiş.
Biliyorsunuz başımda fakirlik de var, şaşırdım ne. Yapacağıma!..
Vefa Hz.’leri:
— Evlât, üzülme ben bir çaresine bakarım.
Haydi, al şu parayı sen kendine kırba al.
Ben de bu işin, bu kötülüğün bir çaresine bakayım, der.
Saka, utana sıkıla, boyun büküp yere bakarak gider.
Vefa Hz.’leri de düşünür, taşınır, bir türlü çocuğun neden bu zararı yaptığını bulamaz, karısını çağırır.
— Hanım, gel bakalım, der.
Bizim oğlan sakanın tulumlarına dadanmış. Çuvaldızla kırbaları delermiş.
Düşün bakalım bu hata, bu kötülük, nerden geliyor? der.
Hanımı:
— Efendi!. Sen getiriyorsun, biz yiyoruz.
Haram, getirdinse sen getirdin, suç, günah, hata şenindir, diyerek çıkışır.
Vefa Hz.’leri hanımların huyunu bildiği için, hanım, ben düşündüm, bulamadım hatamı.
Şimdi git biraz da şen düşün, hem de çok düşün, acele etme düşün, der.
Bu suç ya sende, ya bende.
Hanım gider, biraz sonra pürtelaş gelir:
— Efendi, efendi! Ben hatırladım, der.
Ben, bizim oğlana hamile iken falanca hanımlara misafirliğe gitmiştim.
O, gün orada masanın üzerinde bir portakal duruyordu.
Portakalı görünce canım çekti.
Büyük hanımlardan da işitmiştim ki bir kadın hamile iken bir şeyi imrenirse o şeyi tatmazsa doğan çocuğun bir tarafında eksiklik olur derlerdi!
Hanımdan isteyemezdim, ayıp olurdu, doğacak çocuğun azası eksik olacağından da korktuğum için ev sahibesi hanımdan bir su rica ettim.
O mutfağa su almaya gidince yakamdaki toplu iğneyi çıkarıp masada duran portakala batırıp dilime değdirdim.
O imrenmem geçti, der.
Vefa Hz.leri:
— Aferin hanım! İşte şimdi iş anlaşıldı, hatan meydana çıktı.
Haydi git o hanımdan helâllik dile, der.
Hanımı:
— ÂÂ!.. Efendi, ayıp, olmaz mı? Şimdi ben nasıl söyleyeceğim.
Hem bu kadar şeyden ne olacakmış, der.
Vefa Hz.leri:
— Hanım, hanım! Hemen çabuk git, o hanımdan helâllik dile.
Allah’ın yanında hakkın büyüğü küçüğü olmaz.
Bak, nasıl? Bizim oğlan altı yaşında, 6-7 senedir, senin toplu iğne bizim oğlanın elinde çuvaldız oldu.
O portakal da sakanın su tulumu oldu.
O yaptığın kötülük devam ediyor, helalleşmezsen daha da devam eder!
Hanım gider helâllik dilemeye.
Oğlan da getirir babasına çuvaldızı al baba sana lâzım olur der.
Hanım gelir, helalleştik bakalım şimdi ne olacak der.
Vefa Hz.leri iş tamam oldu, kötülük bitti hanım der.
Esmaül Hüsna Yazımıza Göz Atın.