Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Kıssası
Yusuf Suresi: Mekke döneminde inmiştir. 111 ayettir.
Bu sürede Yusuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir.
Kur’an’da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek süre budur.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitap’ın ayetleridir.
2. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
3. Sana bu Kur’an’ı vahiy etmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce
sen bunlardan habersizdin.
4. Hani Yusuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı
gördüm. Gördüm ki, onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.
5. Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak
kurarlar. Çünkü Şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”
6. “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek
ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakup
soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.”
7. Ant olsun, Yusuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.
8. Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yusuf ve kardeşi
(Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı
içindedir.”
9. “Yusuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra
(tövbe edip) Salih kimseler olursunuz.”
10. Onlardan bir sözcü, “Yusuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen
kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.
11. Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yusuf hakkında bize neden güvenmiyorsun?
Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.”
12. “Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.”
13. Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer,
diye korkuyorum.”
14. Onlar da, “Ant olsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz
gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler.
15. Yusuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona,
“Ant olsun, (senin Yusuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen
kendilerine haber vereceksin” diye vahiy ettik.
16. (Yusuf’u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
17. “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yusuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de
ne görelim) onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın” dediler.
18. Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakup dedi ki: “Hayır!
Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır.
Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.”
19. Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca,
“Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa
Allah, onların yaptıklarını biliyordu.
20. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.
21. Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur
veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yusuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona
(rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat
insanların çoğu bunu bilmezler.
22. Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle
mükâfatlandırırız.
23. Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek
istedi ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o
(kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi.
24. Ant olsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş
olsaydı, Yusuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için
işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.
25. İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında
hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin
cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.”
26. Yusuf, “O, benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de
şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o
(Yusuf) yalancılardandır.”
27. “Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O (Yusuf) ise, doğru
söyleyenlerdendir.”
28. Kadının kocası Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: “Şüphesiz
bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.”
29. “Ey Yusuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının
bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”
30. Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından Murad
almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde
görüyoruz” dediler.
31. Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet
düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi
ve Yusuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yusuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve
şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir
melektir” dediler.
32. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir.
Ant olsun, ben ondan Murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı.
Ant olsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan
olacak.”
33. Yusuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir.
Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum”
dedi.
34. Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz
ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
35. Sonra onlar, Yusuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de
mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.
36. Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm
sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir
ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik
yapanlardan görüyoruz” dedi.
37. Yusuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu
bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti
inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.”
38. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakup’un dinine uydum. Bizim, Allah’a herhangi bir
şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur,
fakat insanların çoğu şükretmezler.”
39. “Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet
sahibi olan tek Allah mı?”
40. “Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece
ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak
Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru
din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
41. “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap
sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş
böylece kesinleşmiştir.”
42. Yusuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi.
Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha
zindanda kaldı.
43. Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil
başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız,
rüyamı bana yorumlayın” dedi.
44. Dediler ki: “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu
bilmiyoruz.”
45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yusuf’u) hatırladı ve,
“Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.
46. (Zindana varınca), “Yusuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin
yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid
ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler”
dedi.
47. Yusuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar
hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”
48. “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu
yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”
49. “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol
rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”
50. Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yusuf’a gelince (Yusuf) dedi ki: “Efendine dön
de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini
hakkıyla bilendir.”
51. Kral, kadınlara, “Yusuf’tan Murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi.
Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. Aziz’in karısı
ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben Murad almak istedim. Şüphesiz Yusuf doğru
söyleyenlerdendir” dedi.
52. (Yusuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik
etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi”
dedi.
53. “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı
derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”
dedi.
54. Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca
dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.”
55. Yusuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve
bilgili bir kişiyim” dedi.
56. Böylece Yusuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz
rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.
57. Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha
iyidir.
58. (Derken) Yusuf’un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yusuf onları tanıdı,
onlar ise Yusuf’u tanımıyorlardı.
59. Yusuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: “Sizin baba bir kardeşinizi de bana
getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en
iyisiyim.”
60. “Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek (zahire)
bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.”
61. Dediler ki: “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.”
62. Yusuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine
koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.”
63. Onlar, babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek.
Kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz”
dediler.
64. Yakup onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim
kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir”
dedi.
65. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. “Ey babamız!
Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize
yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu
getirdiğimiz az bir zahiredir” dediler.
66. Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair
Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Ona
güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi.
67. Sonra da, “Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama
Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah’ındır. Ben O’na
tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O’na tevekkül etsinler” dedi.
68. Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allah’tan
gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakup, içindeki bir dileği
ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat
insanların çoğu bilmezler.
69. Yusuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı ve
(gizlice) “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi.
70. Yusuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da
bir çağırıcı şöyle seslendi: “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.”
71. Yusuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler.
72. Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben
buna kefilim ”dediler.
73. Dediler ki: “Allah’a ant olsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya
gelmedik, hırsız da değiliz.”
74. Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler.
75. Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisinin
alıkonması onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.
76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı.
Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yusuf’a böyle bir plan öğrettik.
Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak, Allah’ın dilemesi başka.
Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir
bilen vardır.
77. Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yusuf, bunu
içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı
Allah çok daha iyi biliyor” dedi.
78. Onlar, Yusuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden
birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.
79. Yusuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a
sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz” dedi.
80. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler.
Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yusuf
hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya
Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en
hayırlısıdır.”
81. “Siz babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz
ancak bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık
edeceğini) bilemezdik.”
82. “Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz
doğru söyleyenleriz.”
83. Yakup, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir
sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.
84. Onlardan yüz çevirdi ve “Vah! Yusuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü.
O artık acısını içinde saklıyordu.
85. Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda
üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın” dediler.
86. Yakup, “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim. Ben, Allah tarafından sizin
bilmediğiniz şeyleri bilirim” dedi.
87. “Ey oğullarım! Gidin Yusuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit
kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”
88. Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yusuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize
ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam
ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler.
89. Yusuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yusuf ve kardeşine neler yaptığınızı
biliyor musunuz?”
90. Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yusuf musun?” dediler. O da, “Ben Yusuf’um, bu da
kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse,
şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez” dedi.
91. Dediler ki: “Allah’a ant olsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz
suç işlemiştik.”
92. Yusuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en
merhametlisidir.
93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi
bana getirin” dedi.
94. Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben
Yusuf’un kokusunu alıyorum” dedi.
95. Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.
96. Müjdeci gelip gömleği Yakup’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, “Ben
size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.
97. Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten
suçlu idik” dediler.
98. Yakup, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.
99. (Mısır’a gidip) Yusuf’un huzuruna girdiklerinde; Yusuf ana babasını bağrına bastı ve
“Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi.
100. Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yusuf’a) saygı ile eğildiler. Yusuf
dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu
gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni
zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim,
dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir.”
101. Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey
gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı
Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”
102. İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz.
Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin.
103. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.
104. Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kur’an) âlemler
içinde ancak bir öğüttür.
105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini
çevirerek geçerler.
106. Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.
107. Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar
farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular?
108. De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız.
Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”
109. Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahiy ettiğimiz
birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden
önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?
110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri
sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi.
Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.
111. Ant olsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an,
uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı
ayrı açıklayan ve inanan bir toplum içinde bir yol gösterici ve bir rahmettir.