İslamiyete Göre Evlilikte Yaşın Önemi
İslamiyete Göre Evlilikte Yaş, Akil baliğ olan, oğlan ve kız evlenmeye müsait ise de, birçok cihetten bilhassa oğlan çocuğunun erken küçük yaşta evlendirilmesi mahzurludur. Buna riayet etmek pek mühimdir. Oğlan çocuğunu küçükten evlendirmedeki mahzurları türlü yönlerden inceleyelim:
1- Evvela, çocuğu erkenden evlendirmek, onu birçok şeylerden mahrum etmek demektir. Okumasından, büyümesinden, hayatını kazanmaktan… İmamı Azam Efendimizin, Ebu Yusuf’a olan meşhur vasiyetlerinde buna da temas etmiş, buyurmuş ki: ilmi okumadan, ihtiyaçlarını temin etmeden evlenme!.. Evvelâ ilmi tahsil et!.. Sonra helalinden mal kazan, ondan sonra evlen!.»
2- Aile ocağı, cemiyetin en küçük bir şubesidir. Bu şubenin başkanı kocadır. Aile teşkilatını idare etmek, sanıldığı kadar kolay değildir. Bizim demek istediğimiz manada bir aile idaresi. Huzurlu mesut bir yaşayış. Yoksa gürültülü, patırtılı bir yaşayış olacaksa, o zaman herkes istediği zaman, isterse 12 yaşında çocuğunu evlendirebilir. Bir aileyi, bir evi idare etmek, bir devlet dairesini idare etmek kadar mühimdir. Şöyle nükteli bir söz vardır. «Genç padişahlar, niçin evlenmezler?» sorusuna «Kadını idare etmek, bir devleti idare etmekten zor olduğu için» cevabı verilmiştir. işte böylesine mühim olan bir vazifeye, henüz vazifelerini öğrenmeden, yaşını başını almadan tıfıl bir çocuk getirilirse, o küçük halinde ona reislik verilirse, kendini idare, etmekten âciz olan bir çocuk, nasıl evi idare eder? Acaba kadına nasıl reislik yapabilir?
3- Küçükten evlendirilen bir çocuk elbette, kendisinden küçük yahut aynı yaşta birisi ile evleneceğine göre, ikisi de küçük olduklarından karı ve koca gereği kadar birbirlerinin ihtiyacını duyamadıklarından, birbirinin kıymetini bilemediklerinden karı ve koca arasındaki İlahi sevgi bağlarını, ruhi iştiyakı iyice fark edemediklerinden, çocukların birbirleri ile dövüştüğü gibi, dövüşmeler, lüzumsuz çekişmeler başlar; çok kere ayrılmakla neticelenir. Nitekim boşanma istatistikleri en çok boşananların küçük yaşta evlenenler olduğunu gösteriyor.
4- Çocukları küçükten evlendirmekle, neslin küçülmesine, aklen, fikren ve cismen zayıf kalmasına da sebep olunmuş olur. Çünkü bir çocuktan olacak çocuk elbette o nispette küçük ve cılız olacak.
Evlilikte Yaşın Önemi
Bundan kırk sene evvel yazılan bir doktorun kitabından bu husustaki yazıları sadeleştirerek, nakletmeyi faydalı buluyorum. Yazar şöyle başlıyor: «Şimdi biraz da evlenmeye en müsait olan yaştan bahsedelim, insana ilk bakışta bir çocuk akil baliğ oldu mu hemen evlendirmelidir fikri gelebilir. Hâlbuki düşünülecek olursa, bu fikir birçok noktadan mahzurludur. Biz evvelâ tababet noktasından düşünelim. Evlenmedeki asıl maksadı bilemez. Kendisini şehvet cereyanlarına kaptırarak, ifrat ile az bir zaman zarfında kuvvetten düşer, iştahı kesilir, zayıflar ve nihayet sararıp solarak vereme kadar varır. Daha kendisi cismen gelişecek, tahsil, terbiye ve hayat tecrübeleri ile uğraşacak yerde, heva ve hevesinin zebunu olur.
Şimdi bu çocuk, biraz sabretse gençliğin başlangıcını, faydalı şeyleri elde etmek için iyi bir çalışma ile gelişmiş olur. O zaman doğan çocuklar da tabii daha sağlam vücutlu olarak doğar. Bundan başka ana babasının yardımına, bakımına, muhtaç olmayıp kendisi şefkatli bir baba olmuş olur.
Meselemizi maişet cihetinden düşünürsek, yine câiz görülemeyeceği açıktır. O küçük yaşta bulunan bir çocuk hangi malûmatı, hangi marifet kuvveti ile aile hayatını temin edecek, ne suretle evini geçindirecek?
Meseleyi kadın cihetinden tetkik edersek yine böyledir. Henüz analık hissini duymamış küçük bir kızın yetiştireceği yavrulara gereği kadar emek sarf edebilmesi kabil midir?..
Evlenmenin kaç yaşında olacağı, uzun boylu konuşmalar, mübahaselere sebep olmakla beraber, erkeklerin 25, kadınların 20 den evvel evlenmemeleri tavsiye olunursa da, vücudun sıhhat ve afiyeti yerinde olduktan sonra, erkeklerin 22-24 kadınların 16-18 yaşlarına doğru evlenmeleri caiz olabilir.
Görülüyor ki, çocukları küçükten evlendirmekte birçok mahzurlar zikredilmektedir. Bunun ehemmiyetini bilen şehirliler, buna riayet etmekte ise de, birçok köylerimiz bunu bilmediklerinden, ilerisini, gerisini düşünmeden küçük yaşta çocukları evlendirip, başlarını telâşeye sokmaktadırlar. Birçok geçimsizlik ta küçükten başlıyor, sonuna kadar devam edip gidiyor. İyice ermeyen, olmayan, olgunlaşmayan meyve ve üzümler ham olarak koparılır yüke tutulur satılırsa ağızları acıtacağı, faydalı olacağı yerde çok kere zararlı olacağı. Tabiidir. Bu nasıl böyle ise, daha iyice gelişmeyen, olgunlaşıp kemâle ermeyen, oğlan veya kızı küçücükten evlendirmek de öyledir ve hattâ daha zararlıdır.
Cahil ana ve babalar, tahsilde bulunan yahut hayatını kazanmaya uğraşan çocuklarının kulaklarına evlenmeyi fısıldarlar; çocuğun tahsili bırakmasına, işini terk edip avare avare gezmelerine sebep olurlar. Burada bir hikâye aklıma geldi. Fakir bir köylünün yeni yetişmekte olan bir erkek çocuğu varmış. Ana baba bir gün uygun bir şekilde çocuklarının evlenmesi hakkında konuşmaya başlamışlar: «Eh çocuğumuz büyüyor, evlenme zamanı geliyor. Ne yapalım, fakiriz de amma, hiç olmazsa eşeği satar evlendiririz» demişler. Bunu duyan çocuk dinlemeye koyulmuş. Fakat onlar başka bir mevzuya geçmişler. Çocuk dinlemiş, dinlemiş, bir daha evlendirmeden bahis açılmayınca: Ana! Bir eşek lâfı ediyordunuz, ne oldu?. diye sormuş.
İşte böyle henüz zamanı gelmeden, çocuklara evlenmeden evlendirmeden bahsedilirse zararlı olur. Okumayı, sanatı yahut mühim işlerini, hele hele askerliğini bitirmeyince evlenmek olmayacağını ihsas ettirmek; icap ederse açıkça söylemek, çok faydalıdır. Burada dikkat edilecek nokta, çocukların tertemiz iffetli yetişmeleri, harama kaymadan, gençliklerini ahlâk kaidelerine riayet ederek geçirmelerinin sağlanmasıdır.
Hele zamanımızda, küçükten evlenmenin zararlarından birisi de şudur. Küçük yaşta ana babasının tesiriyle evlenen bir çocuğun bir de çocuğu doğarsa tamam. Artık gece gündüz zevcesinin ölmemesine dua etsin. Çünkü eğer karısı ölürse, kolay kolay karı bulamaz. Sebep, çocuğu vardır. Hele çocuk biraz da büyümüş ise ne kadar zor. «Kendi kadar çocuğu var» damgası basılmaya görsün. Cahilleri ikna edemezsiniz. «Bu kimse nasılsa küçük iken evlendirilmiş, çocuğu doğmuş, kendi yaşı daha şudur, esas evlenme usulüne göre tam yeni evlenme zamanıdır.» diye isterseniz dünyanın mantığım önüne yığınız. Esas gençlik kaç yaşında başlar, normal olarak insanın kaç yaşında evlenmesi daha iyidir, bunlar bilinmediği için anlatmak zor olur.
Küçük iken evlenen kimse, aklen, fikren gelişmediği için, o zaman nasıl bir ahlâkta, ne şekil bir kabiliyette zevce alacağını bilemez. Bunun sonra, hakiki evlenme çağma geldiği zaman anlar, amma iş işten geçer. Aradığı vasıflar ilk evlendiğinde yoksa ruhi endişe içinde vaktini geçirir. Bir de küçükten evlendiği için emaneti gereği gibi muhafaza edemez. Vazifelerini tam yapamaz. O bakımdan da günaha girer. Denilirse ki: «Adam zamanla gelişir, vazifelerini ve emanetin kıymetini öğrenir, sonra vazifelerini yapar gider.» Öyle amma, esasen emaneti teslim aldığı günden itibaren, bütün dini ve dünyevi vazifelerini yapmak ve yaptırmakla mükelleftir. İlk günden beri ırz ve namusunu muhafaza etmek lâzımdır. Yoksa kıymetini bilmediği ilk zamanlarda, gayretin ne demek olduğunu bilmediği anlarda, kıymetli cevheri hafif de olsa çamura düşürdükten sonra neye yarar.
Hele böyle küçük yaşta evlenen tıfıl bir çocuğun aldığı kadın kendisinden yaşça ve başça büyükse, kadını o çocuğa münasip göremeyen kötü nazarlar çevrilir, sû-i zanlar başlama tehlikesi de olur. Bununla beraber, zavallı kadıncağız, daha henüz çocuk doğurmadan, çocuk dindirmeye başlar. Çocuğun, yâni bebek kocasının karıştırdığı yoğurt ile pekmezi, yine onun zoru ile pekmezi yoğurttan ayırmaya uğraşır durur.
Evlenecek Erkek ve Kadın Birbirini Sevmeli
Evlenecek olan kız ve erkek birbirini bilmeli, tanımalı ve sevmelidir. Zorla evlenmelerin birçoğu erken boşanmalarla sonuçlanmaktadır. Onun için, evlenecek kimse alacağı kadını, bir yakınının ikametinde bu duruma münasip kimselerin yanında görmesi ve tanışmaları caiz görülmüştür. Ama yalnızca bir şekilde birleşmeleri, sadece ikisi aynı bir yerde yalnız kalmaları câiz değildir. Bu duruma razı olan bir kadının her bakımdan sonucu tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Bu gibi kadılardan hiçbir surette hayır gelmez. Nikâh muamelesi sona ermeden, nikah resmiyet kazanmadan kendisini bir erkeğe teslim eden bir kadının akıbetinden korkulur.
Evet, oğlan ve kız, kadın ve erkek birbirini sevmeli ve kalben evlenmeye razı olmalıdır. İstekler ve arzular çeşitlidir. Bir erkeğin beğendiği, hatta yanıp tutuştuğu bir kızı, bir kadını, başkaları çirkin görüp sevmeyebilir. Bir kızın, bir kadının, kendi hesaplarına, kendi kabiliyetlerine göre seçtiği, almak istediği erkeği diğerleri başka noktayı nazardan, münasip görmeyebilirler. Ama herkes kendi görüşünü başkalarına tatbik edemez. Meşhur bir söz vardır. “Gönül kimi severse güzel odur”. Gönül sevmeyince ne olursa olsun boştur. Bunda da mühim hikmetler vardır. Eğer herkes aynı şekildeki kadına muhabbet etseydi diğer kadınlar ne olacaktı? Demek oluyor ki, Cenâbı Hak bazı kişileri bazılarına sevdiriyor. Bu suretle de genel olarak kimse açıkta kalmıyor. Merhum bir büyüğümüz şöyle diyor: “Güzelliği ile meşhur olan Hazreti Yusuf’a inkâr gözü ile bakan kimse onu çirkin diye tarif eder.”