Ezan ve Kamet
EZANIN FAZİLETİ
Ezan ve Kamet, Lügat ‘ta ezan; bir şeyi bildirmek, demektir. Şeriat ıstılahındaki anlamı ise: “Belirli vakitlerde bir takım husüsi kelimelerle namaz vakitlerini bildirmektir.”
Ezanın meşruiyeti Kur’an, hadis, ümmetin icmai ile sabittir. Binaenaleyh, bunun meşruiyetini inkara yeltenen veya ezanı hafife alan Dinden çıkar.
EZANIN DİNDEKİ YERİ
Ezan, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in Medine’ye Hicret buyurduğu yıl Medine’de meşru kılındı, Dindeki yerini aldı. Şöyle ki: “es-Salate, es-Salate (Buyurun namaza, buyurun namaza)” veya “es-Salatü camiatün (Namaz toplayıcıdır, bir araya getiricidir)” şeklinde çağrılar yapılırdı.
Efendimiz, mescit-i saadetleri inşa edildikten sonra namaza çağrı hususunda yeni bir usul konulması için sahabeleriyle istişare buyurur. Bunun üzerine kimi:
— Ya Rasülallah! Namaz vakti gelince bir bayrak dikiniz, halk bayrağı görünce birbirine haber verir, Şeklinde bir teklif getirirler.
Allah Rasülü teklifi beğenmez.
Bir kısmı: “Borazan çalalım” demiş.
Rasülullah: “Bu, Yahudilerin işidir” gerekçesiyle, bu fikri de beğenmemiş.
Diğer bazıları: “Çan çalalım,” demişler.
Bu teklif de: “Bu da Hıristiyanların işidir” buyurularak reddedilmiş.
Bir başkası: “Öyle ise ateş yakalım,” demiş.
Bu teklif de, Kainatın Efendisi tarafından: “Bu da Mecusilerin (ateşe tapanların) işidir” sözleriyle, yine ret olunmuş.
Bu müşaverede bir neticeye yanlamadan, herkes evine dönmüş.
Danışma meclisinde bulunanlardan ve Medineli Müslümanlardan Abdullah b. Zeyd el-Ensari (r.a.), görüşülen mevzuda bir karara yarılamadığı için üzülen Allah Rasülü’nün mahzunluğundan ötürü kendisi de tasalı bir halde yatmış ve rüyasında kendisine bir Melek, bildiğimiz ezan ve kameti öğretmiş. Sabahleyin rüyasını Allah Resul’üne anlatmış. O’nun ve daha başka sahabelerin gördükleri rüyalar vahiy yoluyla desteklenince bildiğimiz ezan, Dindeki yerini almıştır. Hatta Abdullah (r.a.) rüyasını nakledince, Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Hz. Bilal’e:
— “Ey Bilal! Kalk, Zeyd oğlu Abdullah sana ne söylerse öyle yap” buyurmuştur. (Ebu Davud)
EZANIN FAZİLETİ
Ezan okumanın ve dinlemenin faziletiyle ilgili bir çok hadis-i şerif vardır. Biz, teberrüken birkaçını yazıyoruz:
Allah’ın Rasülü buyuruyor:
—”Halk, ezan okumak ile ilk saftaki fazileti bilselerdi ve sonra da (ezan okumak ve ilk safta yer almak için) kur ’a çekmekten başka çare bulamasalardı, elbet Kur’a çekerlerdi. Namaza erken gitmekteki fazileti (üstün değeri) bilselerdi, yarış ederlerdi.
Yatsı ile Sabah Namazlarındaki bereketleri bilselerdi, emekleyerek de olsa namazlara gelirlerdi. (Buhari-Müslim)
Allah’ın Rasülü buyuruyor:
“Namaz için nida olunduğunda (ezan okunduğunda) Şeytan, ezam işitmemek için arkasını dönerek yellene yellene kaçar. Ezan bitince döner. Namaz için kamet edilince yine arkasını dönüp kaçar. Kamet bitince yine döner, kişi ile nefsi arasına girerek vesvese verir (fitler); falan şeyi hatırla, filan şeyi anımsa, diyerek namaz öncesi hatırda olmayan şeyleri hatırlatır. Öyle ki adam, kaç rekât kıldığını bilmez olur.” (Buhari)
“Ezan ile kamet arasında yapılan dua geri çevrilmez.”
EZANI OLUŞTURAN KELİMELER
”Allahü Ekber. Allahü ekber. Allahü Ekber. Allahü Ekber. Eşhedü enla ilahe illellah. Eşhedü enla ilahe illellah. Eşhedü enne Muhammeden Rasülullah Eşhedü enne Muhammeden Rasülullah. Hayya ale’s-salah. Hayya ale’s-salah. Hayya ale’Ifelah. Hayya ale’l-felah. Allahü ekber. Allahü Ekber. La ilahe illellah.”
Manası:
“Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Tanıklık ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Tanıklık ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Tanıklık ederim ki; hiç şüphesiz Muhammed, Allah’ın Peygamberidir. Tanıklık ederim ki; hiç şüphesiz Muhammed, Allah’ın Peygamberidir. Haydi namaza.
Haydi namaza. Haydi kurtuluşa. Haydi kurtuluşa. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilah yoktur.”
Sabah namazlarında, ikinci “Hayya ale’l-felah” cümlesinden sonra iki defa:
”es-Salatü hayran mine’n-nevm (Namaz, uykudan hayırlıdır)” cümlesi söylenir.
Kamet de ezanı oluşturan kelimelerden meydana gelir. Yalnız, kamette ikinci “Hayya ale’l-felah” cümlesinden sonra iki kere:
«Kad kameti’s-salah (Namaz başladı, namaza duruldu)” anlamındaki cümle söylenir.
ALLAH RASÜLÜ’NÜN, BEŞ VAKİT NAMAZI HAYKIRAN MÜEZZİNLERE MÜJDELERİ
Rasülullah sallallahü aleyhi ve sellem buyuruyor: “Müezzinle, sesinin vardığı yer arasında bulunan insanlardan, cinlerden ve diğer varlıklardan O’nun sesini duyanlar, muhakkak Kıyamet Günü O’nun lehinde şehadette bulunurlar. (Buhari)
. Rasül-i Ekrem Efendimiz buyuruyor:
“Bir müezzine, ezanını duyarak kendisiyle birlikte namaz kılanların sevablarının aynısı verilir.”
Efendimiz buyuruyor:
“Kıyamet Günü, insanların en uzun boyluları müezzinlerdir.” (Buhari)
Ezan ve kamet hakkında bazı meseleler:
Ezan ve kamet, beş vakit namaz ile Cuma Namazları için meşru kılınmışlardır ve erkeklere has birer sünnettirler.
Ezan ve kamet, vaktin sünneti değil namazların sünnetidirler. Bunun için kazaya kalmış namazlar kaza edilirken ezan okunur, kamet getirilir.
Vakit girmeden okunan ezanın yeniden okunması icap eder.
Ezanda ve kamette kelimelerin gayet net olması, kelimeleri anlaşılmaz hale sokan bir takım iniş ve çıkışlardan kaçınılması gerekir. Bu tür okuyuşlar tahrimen mekruhtur. “Hayya ale’s-salah” ile “Hayya ale’l-felah” cümleleri hariç diğer kelimeleri çekmekte normal ölçüler aşılmamalıdır.
Ezanda müstakil her cümlenin arası fasıl edilir. Yani bir cümle okununca diğer cümleye geçilmeden biraz beklenir. Buna “teressül” denir. Örneğin: “Allahü Ekber” bir cümledir, bu cümle telaffuz edilince, biraz durulur, sonra ikinci kez söylenecek “Allahü Ekber” cümlesine geçilir.
Kamette teressül yapılmaz, cümleler peş peşe söylenir.
Ezan ve kamet Kıble ‘ye yönelinerek okunur. Ancak müezzin “Hayya ale’s-salah” cümlesini söylerken başını sağa; ”Hayya ale’I-felah” derken de sola çevirir.
Müezzin ezanı minarede okuyorsa, ezana Kıble ‘ye dönerek başlar. ’’Hayya ale’s-salah” cümlelerine gelince, şerefenin sağma; “Hayya ale’I-felah” cümlelerine gelince de şerefenin soluna geçerek burada söyler.
Ezan ve kamette kelimelerin yerleri de değiştirilmez.
Ezan okunurken, kamet getirilirken başka işle meşgul olunmaz, konuşulmaz.
Müezzin ezan okurken şehadet parmaklarını kulaklarının deliğine koyar, bu mendübtur. Fakat kamet getirilirken koymaz, bu mendüb değildir.
Ezan ve kamette tekbirlerin ve diğer cümlelerin sonlan sakin bırakılır (sessiz harf durumuna sokulur). Mesela: “Allahü Ekber. Allahü Ekber.” denir. Sünnet olan budur. Eğer tekbirler vasledilirse “ra’lara” fetha hareke verilir. Çünkü bu durumda, kendisine hemzenin harekesi nakledilmektedir, hemzenin harekesi ise üstündür. Doğru olmamakla birlikte şayet vasi (ulama) yapılırsa, “Allahü Ekberullahü Ekber” şeklinde değil de “Allahü Ekberallahü
ekber” biçiminde söylenir.
Ezan yüksek bir yerde okunmalıdır. Bu Sünnettir.
Cemaatle kılınan bütün farz namazlar için ezan ve kamet gereklidir. Yalnız Cenaze Namazı aslında dua mahiyetinde bir namaz olduğundan, cemaatle kılındığı halde ezansız ve kametsiz kılınır.
Cuma günü Öğle vakti iki ezan okunur: Dış ezan ve iç ezan. Bu ezanlardan muteber olan iç ezandır. Dışarıda alış-veriş yapmanın yasaklığı bu ezanla başlar. Dış ezan, Osman radıyallahü anh’in döneminde ihdas olunmuştur. Müslümanlar çoğalınca Hz. Osman Cuma Namazının kılınmak üzere olduğundan haberdar etmek için dışarıda yüksekçe bir yerde ezan okunmasını ferman buyurmuştur.
İstanbul’da bazı selatin camilerinde yapıldığı gibi ezandan sonra: “Vakt-i salah (haydi namaz vakti, namaza hazır olun)” gibi ilanların bir sakıncası yoktur.
Ezan ile kamet arası fasletilmeksizin ezandan sonra hemen kamet getirilmesi mekruhtur. Bunun için, akşam Namazları dışındaki namazlarda ezanla kamet arasında en azından 12 ayet okunacak şekilde beklenir. Yahut 2 veya 4 rekât Nafile kılınır. Akşam Namazlarında 3 ayet okunacak kadar bir süre beklenir.
Geçmiş farz namazlarını bir arada kaza edecek Müslüman, bir defa ezan okur ve kaza edeceği her farz için ayrı ayrı kamet getirir.
Sabah ezanını vaktinden önce okumak İmam Ebu Yusuf’a göre caiz ise de, yine de iadesi gerekir.
Ezam Arapça ifadeleriyle okumak gerekir, Türkçesi ezan yerine geçmez. Kamet de böyledir. Ezanın tercümesiyle okunacağı hususunda herhangi bir zorlama karşısında Müslüman, ezanı .asıl ifadeleriyle içinden kendi kendine okur. Kamet için de durum aynıdır.
Evinde, işyerinde ve benzeri mahallerde tek başına namaz kılan Müslüman kamet getirmeden farzını kılabilirse de kamet getirmesi daha faziletlidir. Ama bu gibi yerlerde cemaat olunarak namaz kılınırsa kamet getirilmesi gerekir.
Güzergahlarında ezan ve kametin ifa edildiği yerleşim merkezleri bulunmayan yolcuların ezan ve kameti birlikte terk etmeleri mekruhtur. Ama ikisinden biri yerine getirilirse bu kerahet kalkar.
Bir sahrada, bir arazide bulunan kişilerin ezan okumadan cemaatle namaz kılmalarında kerahet yok ise de kameti terk etmeleri mekruhtur.
Resmi veya gayr-i resmi görevli imam ve müezzin bulunmayan mescitlerde cemaat olan her grubun ayrı ayrı ezan ve kamet getirmeleri daha iyidir.
Kamet getirilirken camiye giren kimse hemen oturur, ayakta durarak kamet ‘in bitmesini beklemez. Müezzin “Hayya ale’lfelah” deyince kalkar. Yalnız burada şöyle bir fark vardır: Kamet getirmekteki şahıs imamlığı da yapacaksa veya kamet yapılırken imam henüz gelmemiş ise, cemaat ayağa kalkmaz, namaza başlanacağı sıra kalkarlar.
Müezzin kamet getirirken yürümez. Şayed namazı da kendisi kıldıracaksa, bu takdirde, “kad kameti’s-salah” derken namaz kıldıracağı yere doğru yürür, bunda bir sakınca yoktur.
EZAN VE KAMETTE YAPILMASI MEKRÜH OLAN HAREKETLER
1) Ezan okumakta olan müezzinin konuşması, hatta selam alması ve selam vermesi mekruhtur.
2) Sarhoşun, büyük günahları işleyenlerin, kadının ve oturduğu yerde ezan okuyanın okudukları ezanlar kerahetle caizdir.
3) Cünüp olanın ezan ve kameti mekruhtur. Ezanın yeniden okunması icap ederse de kamet ‘in iadesi icap etmez.
Abdestsiz ezan okumak mekruh değildir, fakat kamet getirmek mekruhtur. Aklı kemale ermemiş çocuğun ezanı iade edilir.
4) Delinin, bunamışın ve aklı kemale ermemiş çocuğun okuduğu Ezan-ı Muhammedi yeniden okunur.
5) Cemaat için okunan ezan ve kameti herkesin duyacağı bir sesle okumak şarttır, aksi takdirde iadesi gerekir. Ama kişinin kendi başına kılacağı farzlarda, bu şart bahis konusu değildir.
6) Vasıtadaki yolcunun, vasıtada ezan okuması mekruh değildir. Lakin kamet getirmek için vasıtadan inmesi gerekir. Ama misafir olmayanların vasıtalarda ezan okumaları mekruhtur. Bununla birlikte okudukları ezanın iadesi gerekmez.
7) Daha önce ezan ve kamet getirilmemiş bir camide, ezan ve kamet getirilmeden kılınan farz namaz kerahetle caiz olmuş olur.
8) Bir kaç vaktin kazasını bir arada yapacak kimsenin ezan ve kametleri kendinin duyacağı bir sesle yapması daha iyidir.
9) Kamet getiren kimse; kametten sonra Sünnet kılsa, yeniden kamet getirmez.
Soru: İmam, getirilen kameti duymazsa, kamet ’in iadesi gerekir mi?
Cevap: Hayır gerekmez. İmam, kamet alındıktan sonra camiye girse kameti duymamış olsa bile – yeniden kamet getirilmez.
10) Kamet ile ezan arasında yemek, içmek ve yıkanmak gibi bir iş yapıldığında, kametin yeniden getirilmesi icab eder.
Soru: Cuma Namazını kılamayan kimse, Öğleyi kılarken kamet getirir mi?
Cevap: Cuma Namazını kılamayan kimse; onun yerine Öğle Namazını kılacağında, ezan okumaz, kamet getirmez.
11) Müezzinler, kamet ‘e başlama hususunda daimi cemaatin durumunu nazara alırlar.
Soru: Vaktin namazı cemaatle kılınmış bir camide; ikinci bir cemaat oluştuğunda, bu ikinci cemaati oluşturanlar kamet getirirler mi?
Cevap: Bir camide ezan ve kametle vakit namazı eda edildikten sonra, aynı camide aynı vaktin farzı gerek yeni bir cemaatle veya tek başına kılındığında ezan okunmaz, kamet getirilmez. Çünkü Cumadan başka bir farz için birden fazla ezan ve yine bir vaktin farzı için aynı yerde birden çok kamet meşru değildir. Önceden okunan ezan ve getirilen kamet bilahare orada namaz kılacaklar için de geçerlidir.
12) Ezan ve kamette “Allahü Ekber” cümlesi söylenirken “A“ sesli harfinin uzatılarak “Aaallahü” diye okunması küfürdür.
Çünkü, bu durumda bir soru edatı meydana gelmiş olur. Yani “Allah mı her şeyden büyüktür?” gibi bir manayı içerir. Bu bakımdan, ezan cümlelerini telaffuz etmeyi çok iyi öğrenmeliyiz, öğrenimini savsaklamamalıyız. Yine “Ekber” kelimesini de “Ekbaar” şeklinde çekmek de çok büyük hatadır.
MÜEZZİNLERDE BULUNMASI GEREKEN VASIFLAR
Yukarıda açıkladığımız şartlar çerçevesinde Sünnet ‘e uygun şekilde ezan okunması ve kamet getirilmesi için müezzinlerin bir takım vasıflara sahip olmaları icap eder. Çünkü Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, bir hadis-i şeriflerinde:
“Sizler için seçkinleriniz ezan okusun” buyurmuşlardır.
Bu vasıflar şunlardır:
1) Müezzinin aklı başında Müslüman bir erkek olması lazımdır. Kadınların ezan okumaları mekruhtur.
2 Müezzinin heybetli ve vakarlı olması gerekir. Ki cemaate devam etmeyenleri gerektiğinde azarlayabilsin.
3) Müezzin takva sahibi, Allah’ın emirlerini uygulayıp yasaklarından kaçman Salih kişi olmalıdır.
4) Ezanın ve kametin Sünnetlerini bilmelidir.
5) Derühte ettiği vazifeyi savsaklamamalıdır.
6) Vazifesinde Hakk’ın rızasını gözetmelidir.
7) Ezanı ve kameti Sünnet ‘e uygun şekilde yerine getirmeye son derece titizlik göstermelidir.
8) Ezan ve kamette hatıra, gönüle bakmamalı, Sünnet ‘e uygun şekilde ezan okumayanlara ezan okutmamalı, kamet getirtmemelidir.
EZANI DUYANLARIN VAZİFELERİ
Ezan, mübarek Dinimizin müstesna bir nişanesi olduğundan, kendisine gerekli ihtimamı göstermek Dini bir vecibedir. Bunun içindir ki Sünnet ‘e uygun şekilde okunan bir ezanı huzur ve huşu içinde dinleme ve müezzinin sözlerini tekrar etmek konusunda Fıkıh kitaplarımızda müstakil fasıllar vardır.
Birisi Kur’an okurken ezan okunmaya başlansa, Kur’an’ı kesip ezanı dinler, müezzinin sözlerine icabet eyler. Bu icabet şu şekilde olur: Müezzin “Tekbir” cümlelerini söyleyip bitirdikten sonra ezanı dinleyen de aynı cümleleri söyler. Müezzin “Şehadet” cümlelerini söyledikten sonra dinleyen de aynı cümleleri tekrar eder. Müezzin “Hayya ale’s-salah” ve “Hayya ale’l-felah” cümlelerini söyleyince, dinleyen de:
“La havle vela kuvvete illa bilIahi’I-AIiyyi’l-Azim (Günahtan dönmek ve ibadete yönelmek yalnız ve yalnız Allah’ın
yardımıyla mümkündür).” mealinde olan ve bir hadisten alman kelimeleri söyler.
Müezzin Sabah ezanında; “es-salatü hayrun mine’n-nevm (Namaz, uykudan hayırlıdır).” cümlesini söyledikten sonra, dinleyen:
“Sadakte ve berirte (Doğru söyledin, iyi yaptın)” anlamındaki cümleyi veya:
“Maşaallahü kane ve ma lem yeşe’ lem yekün (Allah’ın dilediği olmuş, dilemediği olmamıştır).” Mealindeki cümleyi söyler.
Ezanı dinleyen kimse, ezanın bundan sonraki cümlelerini müezzin söyledikten sonra aynen tekrarlar.
Ezanın şehadet cümleleri okunurken parmak uçlarını öpüp gözlere sürmek:
Müezzin, “Eşhedü enne Muhammede’r-Rasülullah” cümlesinin ilkini söylediğinde, ezanı dinleyen aynı cümleyi tekrar ettikten sonra:
“Sallallahü aleyke ya Rasülallah (Allah, sana rahmet etsin ey Allah’ın Peygamberi).” der.
Müezzin ikinci kere: “Eşhedü enne Muhammede’rRasülullah” dediğinde, dinleyen yine aynı cümleyi tekrar ettikten
sonra:
“Karrat ayni bike ya Rasülallah (Gözüm, seninle aydınlandı ey Allah’ın Peygamberi).” der ve her iki durumda da baş parmaklarının tırnaklarını yahut şehadet parmaklarının uçlarının iç taraflarını öperek gözlerine sürer. Bunları yapmak müstehabtır. Hatta, parmaklarını gözlerine sürerken bunlara ilaveten:
“Allahümmahfaz ayneyye ve mevvirhüma (Allah’ım! Gözlerimi koru, onları aydınlat).” diye dua etmesi de yerinde olur.
Parmak uçlarını öpüp gözlere sürmek kamette yapılmaz, bu ezana has bir keyfiyyettir. Maalesef halk mes’eleyi yanlış bellemiş, ezanda değil kamette yapıyorlar ve dolayısıyla müstehab için va’d edilen sevabtan – belki de – mahrüm kalıyorlar. Çünkü sevab vesilesi olan hareketler asıllarma uygun şekilde icra edildiklerinde bir mana
ifade ederler, aksi halde anlamlarını yitirirler. Her şeyde ölçü şarttır.
Ezandan sonra okunan dua:
Müezzin ezanı okuduktan sonra gerek kendisi ve gerekse ezanı dinleyenlerin “Vesile” duasını okumaları Sünnettir. Bu duayı okuyanlara, Allah’ın Rasülü muhakkak şefaat edeceğini va’d buyurmuştur. Vesile duası diye anılan ve bizzat Peygamberimiz tarafından ta’lim buyurulan dua şudur:
Vesile Duası
“Allahümme Rabbe hazihi’d-da’veti’t-tammeti ve’s-salati’lkaimeti ati Muhammedeni’I-vesilete ve’l-fazilete veb’ashü makamen mahmüdenillezi veadteh.”
Manası:
“İlahi! Ey şu da’vetin (ezanın) ve kılınmak üzere olan namazın Rabbi. Muhammed’e vesile (derecesin)i ve fazileti ver. O’nu kendisine va’d buyurduğun övülmüş makama (en büyük şefaat makamına) eriştir.”
Cünüb ve abdestsiz kimseler de müezzinin ezanına – yakanda tarif ettiğimiz şekilde – icabet ederler. Ancak adet görmekteki kadınlarla lohusa halindeki kadınlar müezzine icabet etmezler, ezana hürmeten huzur ile dinlerler.
Ulemadan bazıları, ezan okunurken insanların sözlerini kesmemelerinde bir sakınca olmadığını savunmuşlardır.
Soru: Bugün hoparlör teşkilatı yaygın olduğundan, bazen muhitimizin camilerinde ezan başlamadan, uzak yerlerden ezan sesleri duymaktayız; bu durumda ne yapacağız? Uzaktan gelen ezan seslerine mi icabet edeceğiz, yoksa muhitimizdeki ezanı mı bekleyeceğiz?
Cevap: Bu gibi durumlarda, bulunduğumuz yere en yakın olan cami nazara alınır, orada ezana başlanınca biz de – yukarıda açıkladığımız şekilde – müezzine icabet ederiz. Eğer çevremizde yakınlıkları eşit camiler varsa bunlardan ezana önce başlanılan caminin ezanına icabet eyleriz.
Soru: Kazaya kalmış namazlarım var, bir kolaylık olsun diye her vaktin namazı ardından o vakte ait bir Kaza Namazı kılmak istiyorum, yeniden ezan okumam gerekir mi?
Cevap: Kazanızı camide kılıyorsanız, ezan okumanız gerekmez; yalnız kamet getirirsiniz. Ama caminin dışında başka bir yerde kaza ediyorsanız, bu takdirde duyacağınız bir ses ile kendi kendinize ezan okumanız icab eder
Soru: Yeni doğan çocukların kulaklarına ezan okumanın İslamda ki yeri nedir?
Cevap: Yeni doğan bir çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunması mendübtur.
Soru: Felaketler karşısında ezan okumanın İslamdaki yeri nedir?
Cevap: Bir yangın felaketi karşısında, harbe başlama anında, uzun yolculuğa çıkanın ardından ezan okumak mendübtur.
Gamlı, tasalı ve sar’alı kimselerin kulaklarına da ezan okumak mendübtur.
Soru: Bazı yörelerde mesela; Erzurum ve civarında müezzinler ezandan sonra yüksek sesle Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’e salat ü selam getiriyorlar, bu Sünnet ’e aykırı mıdır?
Cevap: Hayır, kesinlikle ay kın değildir. Hatta kabil olsa da bu uygulama ülkenin her tarafında tatbik edilse. Zira Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem:
«Müezzinin sesini duyduğunuzda, siz de O’nun söylediklerini söyleyiniz, sonra da bana salavat getiriniz» buyurmuştur.
Allah Resülü’nün: «…sonra da bana salavat getiriniz.» ifadesi; müezzinleri de, dinleyenleri de kapsamına alır. Binaenaleyh salavatın gizli getirileceği hususunda Şer’i bir delil de olmadığından, müezzinlerin ezandan sonra ma’ruf ölçüde yüksek sesle salavat getirmeleri pek yerinde bir hareket olur.