Abdest
Abdestin Farz ve Sünnetleri
Abdest, Güzellik ve temizlik manasına gelen «vuzû’» kelimesinin karşılığı olan «Abdest» Şeriat ıstılahında: «Hususi temizlikten ibaret Dini bir emirdir.» Abdest şu ayetle farz kılınmıştır:
— «Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınıza mesh edip her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın.» (Mâide suresi:6)
Bu ayet, Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye Hicret buyurduktan sonra Medine’de indirilmiştir. Halbuki namaz Mekke’de farz olmuştur ve Peygamberimizin abdestsiz namaz kıldığı da vaki değildir. Binâenaleyh bu hususta, iki yorum vardır.
- a) Peygamberimiz Mekke’de iken de bildiğimiz şekilde abdest alıyordu ve bunu Kuran dışında kalbine ilham olunan bir yolla öğrenmişti.
- b) Abdest, bizden önceki ümmetlerde de vardı. Akaid kitaplarımızda da açıklandığı üzere – bizden önceki ümmetlerin Şeriat hükümleri arasında olup da İslam Dini tarafından kaldırılmayan veya değiştirilmeyen Şer’i hükümler de bizler için birer Dini hüküm Binâenaleyh Peygamber (s.a.v.) Mekke’de iken namazlarını önceki Şeriatlara uyarak aldığı abdestlerle kılmıştır. Burada da Cebrail aleyhisselam’ın talim ve irşadı muhakkaktır. Yani önceki ümmetlerin nasıl abdest aldıklarını Peygamberimize Cebrail aleyhi selam göstermiştir.
Abdestin bizden önceki ümmetlerde olduğunu Ömer radıyallahü anh’in oğlu Abdullah radıyallahü anh’in şu rivayetinden öğreniyoruz:
— «Bir defasında Peygamber (s.a.v.) abdest aldı ve abdest organlarından her birini üçer kere yıkadıktan sonra şöyle buyurdu:
— «İşte bu, benim ve benden önceki bütün peygamberlerin abdestidir.»
Yukarıda mealini sunduğumuz ayetle abdestin farz oluşu teyit ve te’kîd edilmiştir. Demek ki abdest Muhammed (s.a.v.)’in ümmetine yani bizlere has bir keyfiyet değildir. Yalnız abdestle ilgili olarak bu ümmete özgü bir hususiyet vardır. O da Kıyamet Günü abdest azalanınızın parıldar halde Mahşer yerinde hasrolunacağımıza
dair Allah Resul’ünün şu müjdesidir:
— «Benim ümmetim Kıyamet Günü (bedenlerindeki) abdest alametlerinden dolayı; ‘’yüzleri nurlular, elleri ayakları beyazlı olanlar diye” (Hesap yerine veya Terazi başına) çağrılırlar.» (Buhari).
Abdest müstakil bir ibadettir:
Abdest başka ibadetlerin yapılmasının sebebi olduğu gibi kendisi de müstakil olarak bizatihi ibadettir. Abdestin faziletini vurgulayan hadis-i şerifler, bu hususta açık ve kesin naslardır. Nitekim bir hadiste:
— «Abdest üzerine abdest aydınlık üstüne aydınlıktır.» buyurulmuştur. Bir başka hadis-i şerifte de:
— «Abdeste devam eden şehit olarak ölür.» müjdesi verilmiştir.
Abdestin Sebebi
Bazı ibadetler vardır ki bunları abdestsiz yapmak mümkün değildir. Meselâ; abdestsiz namaz kılınmaz, secde yapılmaz, Kuran-ı Kerim’e, Kuran’dan bir ayete ve Kuran olduğu bilinen yarım ayete el sürülmez. İşte, bütün bunların yapılması abdeste bağlıdır ve dolayısıyla abdestin sebepleridir. Yani rüştünü ispat etmiş veya bu hükümde sayılan erkek ve dişinin yukarıdaki işlerin birini yapabilmeleri için muhakkak abdest almaları gerekir.
Abdestin sıhhatinin şartları:
Bir abdestin abdest sayılabilmesi için 3 şart vardır:
1) Yıkanması farz olan organ üzerinde, iğne ucu kadar kuru bir yer kalmayacak.
2) Hayız ve lohusalık kanı gibi abdeste zıt haller bulunmayacak. Binâenaleyh adet görmekteki bir kadın abdest alsa da abdestli sayılmaz.
3) Abdest organlarının mum, içyağı, hamur, göz dışındaki kurumuş göz çapakları gibi kütlesi olan cisimlerden temizlenecek. Diğer bir ifade ile, abdest organlarında suyun deriye isabetini engelleyen cisimler bulunmayacak. Ojeler ile suyun deriye sirayetine mani olan rujlar da bu kabildendir.
ABDESTİN FARZLARI:
Abdestin farzları dörttür:
1) Yüzü, bir kere suyla yıkamak,
2) Elleri, dirseklerle beraber yine bir defa yıkamak,
3) Başın dörtte birini mesh etmektir.
4) Ayaklan, topuklarla birlikte bir kere yıkamak,
Yüzü yıkamak:
Yüz tabiriyle, iki kulak yumuşağı arasındaki mahal ile alında saç bitimiyle çene kastedilir. Sakal başlarıyla iki kulak bölgesindeki kılsız yerler de yüzden sayıldığından bu organların da yıkanması farzdır.
Yüz yıkanırken; gözler sıkılmadığı gibi tamamen açık da bırakılmaz, tabiî haline terkedilir. Göz kapaklarının dış cephelerini yıkamak gerekir. Normal şekilde yumulan dudakların dışarıda kalan kısımlarının da yıkanması icap eder.
Sakalların, bıyıkların ve kaşların da yıkanması şarttır. Ancak bunların diplerine suyu değdirmek farz değildir. Fakat, seyrek olan sakalların diplerine suyu değdirmek gerekir.
Kolları yıkamak:
İki eli dirsekleriyle birlikte bir kere yıkamak da farzdır. Yine bu uzuvlarda suyun deriye sirayetini engelleyecek bir maddenin bulunmaması da icap eder.
Bir kimsenin kolu dirseğinden kesilmiş olsa, dirseğinden kesilmeyen kısmı yıkamak icap eder. Ama dirseğinin tamamı kesilmiş olursa yukarısını yıkaması gerekmez.
Bir adamın altı parmağı olsa, bütün parmaklarını yıkaması gerekir.
Gerek erkeklerin gerekse kadınların parmaklarındaki yüzükler dar ise, altlarına suyun erişmesi için yüzüklerini oynatıp hareket ettirmeleri şarttır.
Başa mesh etmek:
Başın dörtte birini mesh etmek farzdır. Meshten maksat, bir elin en az üç parmağını veya el ayasından üç parmak kadar bir miktarını veya bu genişlikte başka bir yerde kullanılmamış ıslak bir bezi başın dörtte birine değdirmektir. Binâenaleyh, yalnız bir veya iki parmak uzatılıp çekilmek suretiyle başın dörtte birine mesh edilse, bu mesh caiz olmaz.
Başta mesh edilecek kısım, iki kulağın üstünde kalan bölgedir. Bunun için, bu bölgeden aşağıya sarkan saçları mesh etmekle başa mesh verilmiş olmaz. Hatta sarkan saçlar toplanıp hotoz yapılsa ve abdestte bu hotoza (tepede toplanmış saçlara) mesh edilse, mesh yine sahih olmaz.
İster damlasın ister damlamasın karla başa mesh etmek caizdir. Fakat eritilmeden diğer abdest uzuvlarında kullanılması caiz değildir.
Başa yapılan meshte, ıslaklığın bir başka uzuvda kullanılmaması şarttır. Meselâ; kişi ayaklarına mesh ettikten sonra aynı ıslaklıkla başına mesh verse caiz olmaz.
Takke, sarık, fes, başörtüsü, naylon vs. üzerine yapılan mesh geçersizdir.
Abdestli olan birisi saç ve sakal tıraşı olsa, tırnak kesse veya kurumuş yara kabuğunu kaldırsa yeniden abdest alması gerekmez.
Ayakları yıkamak:
Ayaklarda mest olmadığı zaman topukları da dahil olmak üzere yıkamak farzdır. Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemâat mensupları, çıplak ayağa mesh vermeyi caiz görmemişlerdir.
Topuktan kesilmiş ayakların baldır kısımlarını yıkamak gerekmez.
Kişinin kendi kendine çıkarabildiği takma el veya ayaklarının takıldıkları yerleri yıkaması şarttır. Ama bu mümkün değilse, madenden olan yapma el veya ayakların yıkanması gerekmez.
Abdestte şüpheye düşmek:
Abdest aldığını kesinlikle bilen fakat, abdestini bozup-bozmadığı hususunda şüpheye düşen kimse, abdestli sayılır. Ama abdestini bozduğunu kesinlikle bilen fakat «Abdest aldım mı, almadım mı?» diye kuşkulanan kesinlikle abdestsizdir.
Abdest alırken bazı organlarını yıkayıp yıkamadığı konusunda şüpheye düşen şahıs eğer vesveseli değilse, yani çoğu zaman böyle şüpheye düşmüyorsa, o organını yıkaması icap eder. Ama vesveseli biri ise, zihnine takılan şüpheye aldırmaz.
Abdest aldıktan sonra uzuvlarından birini yıkayıp yıkamadığı, başına mesh edip etmediği hususunda şüpheye düşenin, şüphesi geçersizdir; şüphesini giderecek kesin bir kanaate sahip olmadıkça, o organını da yıkamış veya başını mesh etmiş sayılır.
Birisinin tırnakları uzayıp parmaklarının uçlarını örtse ve bu parmak uçlarındaki deriye suyun sirayetini engellese, tırnaklarını kesip altına suyu geçirmesi gerekir.
Boyacıların durumu:
Boyacı v.s. sanat erbabının tırnakları üzerinde kalan boya ve benzeri maddeler zarurete binaen abdestin sıhhatine engel sayılmamıştır. Yalnız burada dikkat edilmesi gerekli bir husus vardır, o da: Bu tür maddeleri gidermek için mümkün olan her çaba gösterilmelidir, bu imkanlar denendikten sonra çıkmayıp kalan kütlesel maddeler inşallah abdestin ve guslün sıhhatine engel olmaz.
Tabandaki yarık ve çatlakların durumu:
Tabanında olan yarık ve çatlaklara su değdirmek zarar verirse ilgili yerlere mesh edilir. Mesh de zarar verirse, o da terkedilir. Yalnız burada da şu hususa dikkat etmek gerekir: Eğer ayaklara soğuk su zarar verip sıcak su zarar vermezse, sıcak su kullanılır.
Birisi ayaklarını yağladıktan sonra abdest alsa ve suyu ayakları üzerinde yürütse, yağlı oldukları için ayaklan suyu tutmasa abdesti sahih olur.
ABDESTİN SÜNNETLERİ:
Abdestin vacipleri yoktur. Sünnetleri ise pek çok olmakla birlikte bunlar genellikle 20 maddede toplanır:
1) Elleri, bileklere kadar yıkamak,
2) Abdeste başlarken, yani elleri yıkarken «Eûzü Besmele» çekmek.
Bir kimse abdeste başlarken «Besmele» çekmeyi unutup, diğer organlarını yıkarken «Besmele» çekse, bu Sünneti yerine getirmiş olmaz. Yalnız, yine de hatırlandığında «Besmele» çekilmesi iyidir.
Tuvaletlerin bulunduğu yerde abdest alınırken, «Besmele» çekilmez, abdest duaları okunmaz. Bunun için abdestleri, mümkün mertebe tuvaletlerden uzak yerde almak lazımdır.
3) Niyet etmek. Abdest alan kişi ya Arapça ifadeyle: «Neveytü’l-vudua (abdest almaya niyet ettim)» der, ya da yalnız Türkçesini söyler. Niyetin vakti elleri veya yüzü yıkama zamanıdır.
4) Misvak kullanmak. Misvak «Erâk» denilen ağaç dallarıyla telcikli diğer ağaç dallarından edinilen bir temizlik aletidir. Bunların en üstünü «Erâk» ağacından edinilenidir. Abdeste başlarken veya abdest esnasında bunu kullanmak Sünnettir. Misvak bulamayan veya dişleri olmayıp misvak kullanamayan kimse, misvak yerine parmaklarını kullanır.
Diş fırçası misvakın yerini tutar mı?
kesinlikle tutmaz. Misvak te’min etme imkanı varken fırça kullanmanın Sünnet ve sevapla bir alakası yoktur. Misvakla ilgili nasları kavrayamayan bazı kimselerin mamul diş fırçalarını misvak ‘a denk saymaları ve misvakı sırf maddi açıdan yorumlamaya kalkışmaları en hafif tabiriyle Sünnet ‘in ruhunu kavrayamamalarından kaynaklanmaktadır. Kaldı ki «Erâk» ağacından edinilen misvakların bugün tıbben tespit edilen faydalan, hiçbir diş fırçası için söz konusu değildir.
Misvakın uzunluğu bir karış, çapı da küçük parmak kalınlığında olmalıdır. Üst ve alt dişleri üçer kere misvaklamak müstehabtır. Misvakı diğer üç parmak üstte kalacak şekilde serçe ve baş parmakla altından tutup, bu şekilde kullanmak Sünnettir.
Teşviş:
Yukarıda açıkladığımız şekilde misvak olmadığı zamanlarda «teşvişe başvurulur. Teşviş, misvak yerine dişlere parmakları sürmektir. Bu da, şöyle yapılır: Başparmak ağzın sağ tarafına, şehadet parmağı da sol tarafına uzatılarak alt ve üst dişler ovalanır.
5, 6) Ağıza ve buruna su vermek: Ağıza su verip, suyu ağızda çalkalamaya «mazmaza»; aynı şekilde buruna su çekmeye de «istinşâk» denir. Ağıza ve buruna su verilirken her defasında su yenilenir.
7, 8) Ağıza ve buruna su vermekte mübalağa yapmak. Ağıza su verildiğinde su, boğaza ulaştırılır. Buruna su verildiğinde de su, burnun katı yerine değin çekilir. Yalnız oruçlu olan kimse, ağzına ve burnuna su verirken mübalağa yapmaz.
9) Abdestte sırayı gözetmek. Yâni önce yüzü sonra kollan yıkayıp başa mesh verdikten sonra ayaklara geçmek.
10) Kolları ve ayakları sağlarından başlayarak yıkamak.
11) Her uzvu üçer defa yıkamak. Bunlardan birincisi farz, ikinci ve üçüncü yıkayışlar Sünnettir. Yalnız burada dikkat edilecek bir husus vardır: Her yıkayışta ilgili organın tamamının yıkanmasını, her defasında suyun organın bütün bölgelerine sirayetini sağlamak gerekir. Yoksa avuç içine suyu aldıktan sonra suyu peş peşe yüze vurarak yüzü bir kere veya bir kaç kere ovmakla bu Sünnet yerine getirilmiş olmaz.
12) Abdest suyunu bıyıkların, kaşların ve gür sakalların diplerine ulaştırmak.
13) Parmak aralarını ovmak. Parmakları akarsuya sokmak veya çeşme altına tutmak, ovmak yerine geçer.
14) Başa kaplama meshli yapmak.
Kaplama mesh nasıl yapılır:
Kaplama mesh şöyle yapılır: İki elin parmaklarıyla avuç kısmı ıslatıldıktan sonra iki elin serçe, adsız ve orta parmakları bitiştirilir, şehadet ve başparmakları yukarı kaldırılarak iki elin bitişik parmak uçları uç uca gelmek üzere birbirine değdirilerek başın ön kısmına koyulur; ellerin ayaları başa dokundurulmadan uç uca olan iki el parmakları enseye doğru çekilir. Eller enseye vardırıldıktan sonra baş ve şehadet parmaklan yine havada başa değdirilmeden iki elin ayası, başın iki tarafına bastırılarak öne doğru çekilir. Bundan sonra, başa değdirilmemiş olan baş parmakların iç taraflarıyla kulakların dışlan; şehadet parmaklarının içleriyle de kulakların içleri ve yine bu parmakların arkalarıyla da boyun mesh edilerek kaplama mesh yapılır.
15) Başa mesh edilen su ile bile olsa kulakları mesh etmek de abdestin Sünnetlerindendir. Elin yaşlığı mevcut olduğu halde başa mesh verdikten sonra elleri yeniden ıslatıp kulaklara mesh etmek daha güzeldir.
16) Meshe başın ön tarafından başlamak.
17) Dökülen su ile abdest uzuvlarını iyice ovmak.
18) Boynu mesh etmek. Başı ve kulakları mesh ettikten sonra iki elin arka taraflarıyla boynu mesh etmek de abdestin Sünnetlerindendir. Boyna mesh verilirken el yeniden ıslatılacağı gibi yeniden ıslatılmadan da yapılabilir. Yeter ki başa mesh verdikten sonra elin dış kısmındaki su başka bir yerde kullanılmış olmasın. Bu takdirde Sünnet ‘in icrası için elin yeniden ıslatılması gerekir. Boğazı mesh etmek doğru değildir.
19) Başa bir defa mesh vermek. (Fazlası bidattir).
20) Abdest azaların aralıksız ve peş peşe yıkamak, biri kurumadan hemen diğerine geçmek. O arada başka şeyle uğraşmamak. Aşın sıcaklık ve benzeri sebeplerden dolayı abdest suları kurursa, bu durumda kişi Sünneti terk etmiş sayılmaz.
ABDESTİN EDEBLERİ
Abdest ile ilgili bir çok edep vardır, başlıcaları şunlardır:
1) Yıkantılardan, abdest sıçratılanlardan korunmak için yüksek bir yere oturmak.
2) Kıble ‘ye yönelmek.
3) Dünya kelâmı etmemek.
4) Bir özür olmadıkça, abdest alırken başkasından yardım istememek.
5) Parmaklardaki geniş yüzükleri oynatmak. Dar yüzükleri oynatmanın şart olduğu yukarıda geçmişti.
6) Kulağa mesh verilirken, serçe parmağı kulağın içine sokmak.
7) Her uzvu yıkarken, o organla ilgili olan duaları okumak.
8) Abdeste başlarken hem dille hem de kalple niyet edip, bu niyeti abdestin sonuna kadar unutmayıp kalpte tutmak.
9) Ağıza ve buruna sağ elle su verip, sol elle sümkürmek.
10) Her organı yıkarken «Besmele» çekmek, abdest duaları dışında bol bol salat ü selâm getirmek.
11) Özürlü olmayanların vakit girmeden abdest almaları.
12) Suyu, yüze ve diğer uzuvlara çarpmadan kullanmak.
13) Abdest alırken suyu israf etmemek.
14) Güneşte ısıtılmış su ile abdest almamak.
15) Yüz yıkanırken, göz pınarlarını iyice yoklamak, suyu buralara iyice ulaştırmak. Kollan ve ayaklan yıkarken, yalnız dirsekleri ve topukları yıkamakla yetinmeyip suyu daha üst taraflara ulaştırmak.
16) Azaları yıkarken acele etmemek.
17) Abdestin bitiminde, aşağıda yazdığımız duayı okumak.
18) Eğer ibrik, maşrapa veya tas gibi şeylerden abdest alınıyorsa, bu kapları sol tarafa koymak ve içindeki suya el bandırmamak.
19) Abdestten sonra Kıble ‘ye karşı durularak kullanılmayan abdest suyundan ayakta bir miktar içmek. Eğer çeşmeden veya akar bir sudan abdest alınmış ise, bu edep söz konusu olmaz.
20) Kerahet vakti değilse, abdestten sonra iki rekât nafile namaz kılmak.
21) Abdesti temiz bir mahalde almak.
22) Akarsu da olsa abdest alındığında, suyun içine sümkürmemek ve tükürmemek.
Banyolarda abdest alırken abdest dualarını okumak:
İçinde tuvalet olmayan ve tabiî ihtiyaçların giderilmediği banyolarda abdest alınırken «Besmele» çekilmesinde, dua ve zikirlerin okunmasında bir mahzur yoktur.